LENF VE ÖDEM TEDAVİSİ
Hücreler bir sıvı ortamında bulunmaktadır. Hücrelerin arasında bulunan sıvının dengede kalabilmesi için bu sıvının sürekli süzülerek tekrar kana karışması gereklidir. Vücutta bu görevi lenfatik sistem sağlamaktadır ve bu sistemde taşınan sıvıya da lenf sıvısı adı verilmektedir. Normal bir insanda vücut ağırlığının ¼ 'ü kadar lenf sıvısı bulunur. Lenf sıvısının hareketi, toplardamarlardaki gibi iskelet kaslarının basıncı ve solunum hareketleriyle sağlanır ve kanın hareketine göre oldukça yavaştır. Çünkü Lenf sistemine basınç yapan özel bir kalp ve atardamar yoktur. Lenf sıvısını taşıyan lenf kanalları ve lenf düğümleri hasara uğrarsa, veya doğuştan kusurluysa lenf sıvısı vücutta birikir. Bir bölgede biriken sıvı miktarı, lenfatik sistemin taşıma kapasitesinden daha büyükse Lenfödem oluşur.
Lenfödem doğumda, ergenliğin başlangıcında veya yetişkinlik çağında sebebi bilinmeyen şekilde başlayabilir ve primer lenfödem olarak adlandırılır. Sekonder lenfödem veya edinilmiş lenfödem, cerrahi sonrası, radyasyon, enfeksiyon veya travma sonrası gelişebilir. Meme kanseri gibi bazı kanserler ve tedavisi için lenf düğümlerinin alınması, lenfödem açısından daima risk taşır. Cerrahi olarak ne kadar fazla lenf düğümü çıkartılırsa, lenfödem oluşma riski o kadar artmaktadır. Lenf nodülü diseksiyonuna bir de radyoterapi eklenirse, lenfödem oluşma riski daha da artar. Mastektomi sonrası gelişen lenfödem tutulan kolda ağırlık, ağrı, duyu kaybı, hareket kaybı ve fonksiyon bozukluğu ile karakterizedir. Bu durum kişinin yaşam kalitesini oldukça olumsuz yönde etkiler. Lenfödemli kol veya bacak kolayca enfeksiyon kapar ve daha da kötüleşerek hastanın genel sağlığını da olumsuz etkiler. Ve ne yazık ki tedavi görmemiş, yetersiz veya yanlış tedavi gören hastaların kol ve bacak şişmeleri giderek artar. Gelişen bu problemler genellikle tedavinin başarısını da etkilemektedir. Bu yüzden tedaviye erken dönemde başlanılması oldukça önemlidir.